Altaylı yazısında, pandemi sürecinde 18 ay kapalı kalan restoranların zor durumda olduğunu anladığını belirtirken, bu zorlukların AKP’nin politikaları ve artan maliyetlerle daha da ağırlaştığını eleştirdi. Gazeteci, hayvancılık sektörünün zorlukları, ithalata dayalı tarım ürünleri, yükselen meyve ve sebze fiyatları ile büyük şehirlerdeki kira ve işletme maliyetlerine de değindi.
Altaylı, evde hazırlanan bir yemeğin restoranda sunulan hizmet kalitesiyle kıyaslanamayacağını kabul ederken, yüksek fiyat politikalarına karşı boykotun, sadece sembolik bir tepki değil, gerektiğinde sürekli bir çözüm olması gerektiğini savundu. Ünlü gazeteci, “364 gün kazıklanmaya razı gelip, bir gün kazıklayamazsın demek makul müdür?” sözleriyle tüketicilere düşündürücü bir soru yöneltti.
Altaylı bugünkü yazısında, “Pandemi boyunca 18 ay kapalı kalan lokantaları elbette anlamaya çalışıyorum. AKP’nin politikaları yüzünden can çekişen hayvancılığın sonucu olarak bir kilo bonfilenin 1000 TL’yi aştığı, tarımda düşen üretimler yüzünden her şeyin ithal hale geldiği, meyve sebze fiyatlarının korkunç hale geldiği gerçeğini biliyorum.
Büyük şehirlerde kiraların ne hale geldiğini, elektrik parası, doğalgaz parası, personel ücreti, temizlik bakım derken lokantaların nasıl bir yük altında ezildiğini de görmeyecek kadar aptal değilim.
Evde 400 liraya mal ettiğim bir yemeğin, beyaz masa örtülü, peçeteli, pırıl pırıl bir ortamda işini çok iyi yapan bir garson tarafından önüme koyulmasının evde yediğim yemekten daha ucuz olmasını ne beklerim, ne de isterim.
Bence boykot etkili ve gerekli bir silahtır. Ama bir gün kullanılıp atılacak bir şey değildir. Herkese karşı kullanılacak bir şey değildir. Hak edene, her gün kullanılması gerekir. 364 gün kazıklanmaya razı gelip, bir gün beni kazıklayamazsın demek sizce makul müdür” yazdı.